Son yıllarda şehir hayatının yoğunluğu ve stresine bağlı olarak birçok insan geleneksel yaşama dönme arayışına girmeye başladı. Ekonomik zorluklar, pandemi gibi küresel krizler, insanların iş yaşamlarını sorgulamalarına, kendileri için en iyi olanı bulmaları için radikal kararlar almalarına neden oldu. Bu değişimin bir örneği, masa başı işini bırakıp köyüne dönen genç bir girişimci oldu. Şimdi, kendi yetiştirdiği organik ürünlerle hem sağlıklı bir yaşam sürüyor hem de yerel pazarda önemli bir yer ediniyor.
Çocukluğunun geçtiği köyüne geri dönme kararı alan genç girişimci Ahmet, şehirde geçirdiği yıllar boyunca iş hayatının getirdiği tükenmişlik hissiyle dolup taştığını ifade ediyor. “Şehirdeki hayat beni yoruyordu. İster istemez sağlık sorunları yaşamaya başladım. Sonra köye dönme kararı aldım. Burada hem kendime, hem de aileme faydalı olabileceğim bir iş başlatmak istedim” diyor. Ahmet, köydeki arazisini değerlendirerek organik tarıma yönelme kararı aldı. Bu karar, sadece kendi sağlığı için değil, aynı zamanda çevreye olan duyarlılığı için de önemli bir adım oldu.
Köyde, modern tarım tekniklerini ve permakültür ilkelerini birleştirerek, sağlıklı ve kaliteli ürünler yetiştirmeyi hedefliyor. Başlarda zorluklarla karşılaşsa da, zamanla bu zorlukları aşmayı başardı. “Kendi tohumlarımı ekmeye başladım, su kaynaklarını yönetmek için çeşitli sistemler kurdum. İlk başlarda biraz zorlandım ama artık kendi sağlıklı ürünlerimi almak harika bir duygu” diye ekliyor.
Ahmet, köyünde organik sebzeler, meyveler ve çeşitli aromatik bitkiler yetiştiriyor. Salatalık, domates, biber gibi klasik sebzelerin yanı sıra, yerel halkın talep ettiği otlar ve geleneksel bitkileri de üretim yelpazesine dahil etti. Yetiştirdiği ürünlerin tamamı organik ve katkı maddesi içermiyor. “Sağlıklı ve doğal gıda ihtiyacının arttığını gözlemliyorum. Bunun yanında, insanların yerel ürünlere yönelmesi de beni motive ediyor. Ürünlerimi komşu köylerden ve şehirden gelen alıcılara pazarlıyorum” diyor.
Ahmet’in ürünleri, geçmişte köy yakınlarında kurulan organik pazarlar aracılığıyla daha geniş bir kitleye ulaşıyor. Kendi yetiştirdiği ürünlerin yanı sıra, yerel üreticilerle iş birliği yaparak kooperatifler oluşturmayı da planlıyor. Bu, yalnızca kendi iş hacmini artırmakla kalmayacak, aynı zamanda diğer köylülerin de ekonomisine katkı sağlayacak. “Düşünülenin aksine, köyde verimli işler yapabileceğimize inanıyorum. Birbirimizi desteklediğimizde, yerel ekonomiyi güçlendirebiliriz” şeklinde duygularını ifade ediyor.
Ahmet, köyde sadece gıda üretimi yapmakla kalmıyor, aynı zamanda çevresindeki doğal güzellikleri korumak için çeşitli projeler de yürütüyor. Ağaçlandırma çalışmaları, toprağın verimliliğini artırmak için organik gübre kullanımı gibi sürdürülebilir uygulamalarla doğaya saygılı bir tarım modeli oluşturmayı hedefliyor.
Sonuç olarak, masa başı iş hayatını bırakarak köyüne dönen Ahmet gibi genç girişimciler, modern tarım yöntemleriyle sürdürülebilir bir yaşam tarzı oluşturma yolunda önemli bir adım atıyor. Onlar, sadece kendi hayatlarını değil, bulundukları toplumu ve çevrelerini de olumlu yönde etkileyerek, daha sağlıklı ve güvenilir bir gıda üretimi yapıyor. Bu hikaye, birçok insana ilham kaynağı olabilecek ve şehir yaşamının hızlı temposundan uzaklaşıp doğayla bütünleşme arzusunu körükleyecek bir örnek teşkil ediyor.