İstanbul’un yoğun ve hareketli sokaklarından birinde yaşanan kadına şiddet olayı, şehrin güvenlik algısını bir kez daha gündeme getirdi. Bir grup erkeğin sokak ortasında genç bir kadına uyguladığı şiddet, hem toplumda büyük bir infial yarattı hem de yetkilileri acil önlemler almaya zorladı. Bu olay, sadece kadına yönelik şiddetin mevcut boyutunu değil, aynı zamanda kadına şiddetle mücadeledeki yetersizlikleri de gözler önüne serdi. İstanbul'da güvenli bir yaşam alanı arayışında olan birçok kişi, bu ve benzeri olayların ardından endişelerini dile getirdi.
Olay, İstanbul'un kalabalık bir caddesi üzerinde meydana geldi. Video kayıtlarında, genç bir kadının bir grup erkek tarafından itilip kakıldığı, darp edildiği görüntüleniyor. Olay anına tanıklık eden başka vatandaşlar, bu durumu engellemek yerine sadece izlemekle yetinirken, saldırganlar kadına karşı fiziksel ve psikolojik şiddet uyguladı. Sosyal medya ve haber platformları üzerinden olaya dair bilgiler hızla yayıldı ve geniş bir kitle tarafından paylaşıldı. Kadına şiddet konusunda duyarlı olan pek çok kişi, olaya yönelik tepkilerini ifade eden paylaşımlar yaptı. “#KadınaŞiddeteHayır” etiketi altında birçok sosyal medya kullanıcısı, olayın kabul edilemez olduğunu belirterek toplumun daha duyarlı olması gerektiğini vurguladı.
Bu olay, sadece bireysel bir travma değil, aynı zamanda toplumsal bir yaradır. Kadına yönelik şiddetin yalnızca fiziksel bir saldırı ile sınırlı olmadığını, aynı zamanda psikolojik zorbalığın da dahil olduğunu unutmamak gerekir. Uzmanlar, bu tür olayların toplumda yarattığı korku ve güvensizliğin, kadınların toplum içindeki yerini tehdit ettiğini belirtiyor. Her bireyin güvenli bir şekilde yürüyebileceği, yaşadığı şehirde korkmadan dolaşabileceği bir ortamın sağlanması gerektiğinin altını çiziyorlar. Ancak bunun gerçekleşmesi için toplumsal algının da değişmesi gerekiyor.
Böyle bir olayın tekrarlanmaması için devlet ve yerel yönetimlerin, kadına yönelik şiddetle daha etkin mücadele etmesi gerekmektedir. Öncelikle, bilinçlendirme kampanyalarının artırılması, eğitim programlarının yaygınlaştırılması önemlidir. Kadınların hosat malzemeleriyle savunmalarını güçlendirilmeli ve gerektiğinde yardım alabilecekleri güvenli iletişim hatları oluşturulmalıdır. Bu anlamda, özellikle gençlerin eğitimi büyük bir rol oynamaktadır. Erken yaşta alınacak eğitimlerle, şiddetin normalleşmesi ve toplumsal kabul gibi kavramların önüne geçilebilir.
Mahalle bazında düzenlenecek topluluk etkinlikleri de insanları bir araya getirerek güçlenmelerine ve dayanışma içerisinde olmalarına yardımcı olabilir. Kadına yönelik her türlü ayrımcılığın ve şiddetin karşısında durulması gerektiği mesajının sürekli olarak gündemde tutulması önem arz ediyor. Hukuksal alanda da kadınların haklarının korunması ve bu hak ihlallerinin cezasız kalmaması için deri bir sistem kurulmalıdır. Geleneksel cinsiyet rollerinin sorgulanması ve toplumsal normların değişmesi için çalışmalara hız verilmelidir.
İstanbul’da yaşanan bu olay, kadına şiddetle mücadelede atılması gereken adımları alenen gösterdi. Her bireyin, kendisini güvende hissetmesi ve haklarının korunması için toplum olarak birlik içinde hareket etmesi gerektiği gerçeği bir kez daha ön plana çıkıyor. Kadınların sokaklarda özgürce yürüyebilmesi ve yaşadığı toplumda saygı görmesi için bu tür olayların sona erdirilmesi, kararlılıkla mücadele edilmesi gereken bir konudur. Unutulmamalıdır ki; her kadının, yaşamı boyunca yaşadığı her yerde güven içinde olarak var olma hakkı vardır.