Bazı hikayeler, içindeki özlem ve acı dolu geçmişle kalpleri derinden etkiler. Özellikle aile bağları ve kayıpların etkisi üzerine kurulu olanlar... İşte bu hikaye de tam olarak böyle bir hikaye. Duygusal bir yolculuğun ve kaybedilen bir umudun peşinde bir babanın büyük bir sırrını keşfediyoruz. 'Doktora gitti, gelecek diyorum' diyen bir babanın gözünden aktarılan bu hikaye, sıradan bir kayıp hikayesinden çok daha fazlasını barındırıyor.
İstanbul'un kenar mahallelerinden birinde yaşayan Mehmet Yılmaz, 14 yaşındaki oğlu Cem'in kaybolmasının ardından hayatının en zor sınavından birini verdi. Oğlunun kaybolduğu günden bu yana geçirdiği her an, içindeki umutsuzluğun bir kat daha derinleşmesine neden oldu. Cem, sadece birkaç gün önce, arkadaşlarıyla parkta oyun oynamak için dışarı çıkmıştı. O günden sonra ondan bir daha haber alamadı. Ailesi, arkadaşları ve komşuları, Cem'in kaybolduğu günden itibaren her yeri aradı ancak ondan hiçbir iz bulamadılar.
Mehmet, oğlu için her türlü çabayı göstermeye karar verdi. Telefonlarını sürekli dinliyor, sosyal medyada oğlunun fotoğraflarını paylaşıyor ve onu görenlere sesleniyordu. Ancak ne yazık ki, her gün biraz daha umutsuz bir hale geliyordu. Düşünceleri arasında sakladığı en büyük sır, Cem'in kaybından kaynaklanan bir eski döngüydü. Oğlunun gerçekten kayıp olduğuna inanmak istemiyordu. 'Doktora gitti, gelecek diyorum' diyerek kendini teselli etmeye çalışıyordu. Ancak bu cümle, sadece bir umuttan ibaret değildi. Mehmet’in yüzündeki boş look, içerisinde her türlü duyguyu barındırıyordu ve bu his, onun her geçen gün daha fazla karamsarlaşmasına neden oluyordu.
Mehmet'in oğlu Cem'in kaybolmasının ardındaki gerçekler, aslında Mehmet’in kendi geçmişine dayanıyordu. Genç yaşta ailesini kaybeden Mehmet, ergenlik dönemindeki zorlukları kabullenememiş ve hayatında birçok sorunla karşı karşıya kalmıştı. Bu zorlukların üstesinden gelememiş olan Mehmet, bir gün oğluna benzer bir kaderin yaşanmasına engel olabilme düşüncesiyle sadece çaresizlikten o cümleyi mırıldanıyordu. "Doktora gitti, gelecek." Yalnızca bu basit cümle bile, ona bir tür umut veriyordu, her ne kadar gerçeklikten uzak olursa olsun.
Hikaye, Mehmet’in Cem ile olan bağını daha derinlemesine keşfetmemizi sağlıyor. Oğlun kaybı gibi bir acı, bir baba için dayanması zor bir korku. Her gün evin kapısı açıldığında o acılı beklenti, onun için yaşam şekli haline gelmiştir. 'Bir gün dönecektir', Beklemenin amacı olmadan yaşamak ise imkansızdır. Bu noktada, günler geçtikçe meydana gelen durum daha da dramatikleşiyor; çevresi ve komşuları Mehmet’in ruh halinin ne kadar kötüleştiğini fark etmeye başlıyor.
Bu hikaye, yalnızca bir kayıp öyküsü değil; aynı zamanda bir babanın bütün hayatını tehlikeye atan bir tutku ve özlem hikayesidir. Mehmet’in içinde aldığı her bir ses, her bir olay, oğlu Cem'in geri döneceği umudunu güçlendiriyor. Hiçbir şey görünenin ardındaki sırları gizleyemez; fakat bir babanın derin sevgisi ve bağlılığı, belki de en derin sırdır.
Bu noktadan sonra hikaye, Mehmet’in karşısına çıkan tesadüflerle yeni bir boyut kazanıyor. Belki de piknik sırasında tanıştığı biri, Cem’in kaybolmasıyla ilgili bazı bilgileri bilmektedir. O kişiyle kurduğu diyalog, Mehmet'e Cem’in kaybolduğu gün neler olduğunu anlama fırsatı sunuyor. Bu yeni bilgi, babanın gözünde bir ışık yakıyor ve umudunu yeniden canlandırıyor. Sonraki süreçte, bu bağlantılarla Mehmet'in hikayesinin nasıl ilerleyeceği merak konusu oluyor.
Unutulmamalıdır ki Hikayenin sonunda ne olursa olsun, bir babanın kalbinde taşıdığı umut, her zaman en güçlü şeydir. Hayatın belirsizliği içinde kaybolmuş bir oğul ve ona duyulan özlem, Mehmet’in lidere tutulmasının en önemli sebebi. 'Doktora gitti, gelecek' cümlesindeki umut; hayatın gerçeklerine karşı bir zaferidir. Belki de bir baba, sevdiklerini her zaman yanında hissetme arzusuyla dolu olmasının getirdiği güçle, gerçeklerdeki karmaşaya karşı her zaman hazır duracaktır. Mehmet’in bir gün oğlunu kollarına alması dileğiyle bu hikaye umudun ve sevginin peşinden koşmanın önemini vurguluyor. Kim bilir? Belki de umudun en derininde, beklenen o sır çözülecektir. "O gidebilir ama, ben beklerim," diyerek inancını ve bağlılığını kanıtlamış bir babanın hikayesidir bu.