Son günlerde Türkiye ve dünya gündeminde yer alan Rümeysa Öztürk olayı, bir ABD’li akademisyenin insani bir eyleme dönüştürdüğü açlık greviyle yeniden dikkat çekti. Rümeysa Öztürk, Türkiye'de bir süreliğine gözaltına alındıktan sonra serbest bırakıldı, ancak hala hukuki zorunluluklarla karşı karşıya. Öztürk, Türk hükümetinin muhalefet üzerindeki baskılarından dolayı birçok defa sesini duyurmakta zorlandı. ABD’li profesörün bu insani eylemi, Öztürk’ün özgürlüğü için dünyayı ayağa kaldırma çabasının bir parçası olarak değerlendiriliyor. Bu olaya olan ilgi, hem akademik çevrelerde hem de sosyal medya platformlarında büyüyerek devam ediyor.
Rümeysa Öztürk, Türkiye'de bir genç aktivist ve insan hakları savunucusu olarak bilinir. Eğitim hayatına büyük bir tutkuyla yaklaşan Öztürk, sosyal adalet, demokrasi ve insan hakları konularında çeşitli projelerde yer almış, bu alandaki çalışmalarıyla takdir toplamıştır. Yakın zamanda, siyasi bir toplantıda yaptığı konuşma sonrasında gözaltına alındı. Türkiye'deki hükümetin muhalif seslere karşı uyguladığı baskılar sonucunda, Öztürk'ün tutuklanması büyük yankı uyandırdı. Ulusal ve uluslararası insan hakları örgütleri, genç aktivist için bir an önce serbest bırakılması çağrısında bulundu.
New York Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yapan Profesör John Smith, Rümeysa Öztürk’ün yaşadığı mağduriyete duyarsız kalamayarak açlık grevini başlatma kararı aldı. Smith, "Rümeysa’nın sadece bir insan değil, aynı zamanda toplum için bir umut sembolü olduğunu düşünüyorum. Onun özgürlüğü ve haklarının korunması hepimizin sorumluluğudur," diyerek gerekçesini açıkladı. Açlık grevi, sadece kişisel bir tepki değil, aynı zamanda küresel bir insan hakları mücadelesinin sembolü haline geldi. Profesör Smith’in bu durumu, dünya genelinde insan haklarına olan duyarlılığı artırmaya yönelik bir çağrı olarak karşılandı.
Ülke genelinde sosyal medya platformlarında Rümeysa Öztürk ve onun serbest bırakılması için destek mesajları hızla yayılmaya başladı. Hashtag kampanyaları oluşturuldu ve birçok kişi, Öztürk’e destek vermek için fotoğraflarını paylaşarak açlık grevi sürecine katkıda bulunuyor. Bu olay, insan hakları savunucularının ve akademik çevrelerin birbirleriyle dayanışma içinde olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Rümeysa Öztürk’ün durumu, aynı zamanda Türkiye’deki siyasi iklim üzerine de yoğun bir tartışma başlattı. Pek çok kişi, hükümetin muhalif sesleri susturma çabasının yanından bu tür durumların artarak devam edeceğini ve hatta daha fazla insanın mağdur olabileceğini ifade ediyor. Akademik çevrelerde ve sivil toplumu temsil eden insan hakları kuruluşları, bu konuda etkili kampanyalar yürütmekte ve toplumsal hayata yönelik etkilerini artırmaya çalışmakta.
Sürecin ilerleyen günlerinde açlık grevine katılanların sayısının artması ve Rümeysa Öztürk ile ilgili uluslararası basında daha fazla yer bulması, gündemi etkileyecek gibi görünüyor. Toplumun her kesiminden gelen bu destek, Rümeysa’nın yaşadığı mağduriyetin bir simgesi haline gelerek, uluslararası dayanışmanın önemini vurguluyor. Profesör Smith’in yürüttüğü bu açlık grevi, hem bireysel bir eylem olmaktan çıkıp daha geniş bir insanılığı koruma mücadelesine dönüşmekte. Rümeysa Öztürk için atılan her adım, bu tür baskılara karşı üst düzey seslerin yükselmesine vesile olacağa benziyor.
Sonuç olarak, Rümeysa Öztürk olayı, yalnızca bir bireyin hikayesi değil, aynı zamanda adalet, özgürlük ve insan hakları mücadelesinin bir yansıması olarak görülmelidir. ABD’li Profesör John Smith’in açlık grevi ise, dünyayı bu konu üzerine düşündürmeye ve harekete geçmeye teşvik eden önemli bir olaydır.